Gazeteci Yazar Ebuzer Aydın’ın kaleminden Ankara notları…
Eski Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran tarafından üç yıl önce başlatılan ve büyük rağbet gören, Ankara Atatürk Kültür Merkezinde yapılan Malatya Tanıtım günlerinin üçüncüsü yapıldı.
Her şeyden önce Malatya için önemli olan bu tanıtım günlerini başlatan, bugüne kadar devam ettiren, yapan, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Malatya için yapılan her türlü etkinliğe destek olmak, katkı sağlamak her Malatyalının asli vazifelerindendir. Günlük on binlerce insanın ziyaret ettiği, ilimizin tanıtımına katkı sağlayan, gurbetteki Malatyalıları bir araya getirip onların bir nebze de olsa hasretlerini gideren etkinlikler şüphesiz takdire şayandır. Çok büyük katkı sağlayan, aslında işin zor tarafını üstlenen Fuarcılık
A.Ş.’ye de ayrıca teşekkür etmek gerekir.
Önemli sivil toplum örgütlerimizin stant açtığı, tüm ilçe ve belediyelerimizin tanıtım yapmaya çalıştığı böyle bir yere gidince de izlenimleri yazmak gerekir.
İki ayrı bölümden oluşan Malatya Günlerinin birinci bölümü yemeklere ayrılmıştı. Göze mükemmel hitab eden ancak damak lezzeti vermeyen bu lokantaların da biri hariç hiç birisinin Malatya ile ilgisi yoktu. Bu sektörde hayatlarını bu tür etkinliklerle geçiren vatandaşların kendi yörelerinin yemeklerini Malatya yemekleri diye, bal, tereyağı, çökelek, peynir vs. şeylerin Malatya’nın ürünü olarak satılması Malatya için iyi bir şey değildir elbet. Ama Malatya’nın lokantalarını götürelim, Malatya’nın kendi öz yemek kültürünü tanıtalım deseniz sanırım burada mangalda kül bırakmayanlar bu riske girmezler. Bu nedenle buradaki olumsuzluk bu sektöründür, orada bizim adımıza teşhir yapanların değildir.
İkinci bölümde yani asıl kültür merkezinin içerisinde tanıtım stantları vardı. Herkes karınca kararınca elinden geldiği kadar misafirlerine ikramda bulunup tanıtım yapmaya çalışıyordu. Bu arada Battalgazi Belediyesince açılan standın en iyi ve en doyurucu stant olduğu kanaatindeyim. Battalgazi’nin kültürünü, sanat çalışmalarını, etkinliklerini kısmen yansıtmışlardı. Etkinliğe çok mistik bir hava katmışlardı.
Kültür Merkezinde yirmi otuz kişiye bozuk ses sistemleriyle aslında ne söylediklerini kendilerinin de çok fazla bilmediği şarkı türkü konserleri de fazla ilgimi çekmediği için es geçiyorum. Evet gürültü yapıyorlardı, tıngırtı sesleri geliyordu fakat, tencere tıkırtısı mı, kapı gıcırtısı mi bilemiyorum!.
Gel gelelim tertip düzene, temizliğe ve vizyona;
Fuar çadırında tezgah açanların tezgahları mahalle pazarları gibiydi. Hatta bunu söylemek bile pazarcılara hakaret olur. Çünkü onlar özene bezene her sabah pırıl pırıl tezgahları kurar mallarını teşhir ederler. Burada bunu görmek mümkün değildi. Sanki bir işyeri kapatılmış, arta kalan mallar toplanmış satılıyor. Satışta acele ediyorlardı ama buraya Malatya’yı tanıtmaya geldiklerinden haberleri yoktu. Malatya’da hiç görmediğimiz tezgah şekilleri Malatya’nın imajına zarar verse de, onlar için bir şeyler satmak önemliydi. İnanın kendileri burada böyle tezgah açsalar bir hafta sonra iş yerlerini kapatırlar.
Burada satılan kayısı ve kayısı ürünlerine gelince;
Malatya’da görmediğim kadar ıskarta kayısıyı burada gördüm. Ambalajsız, sağa sola savrulmuş, kirli, hijyenden uzak ne kadar kötü mal varsa buradaydı. Bereket ki bunların da sayıları fazla değildi. Umarım bundan sonra yapılırsa, belediye buraya iştirak edecek kişilerin tezgahını kontrol eder, vitrinlerini ve tezgahlarını en az Malatya’daki kadar düzgün yapmayacak esnafı oraya götürmez, bir cezai müeyyide de koyar. Gerekirse Malatya’nın önemli kayısı markalarının masraflarını karşılayarak Malatya’yı temsil edecek kuruluşları ve esnafı götürmeli ve kayısıyı tanıtmalıdır.
Malatya’nın kayısı ve ürünlerinden başka neyi var ki tanıtsın! Bunu da yapamıyorsa bu işe dur demeli. Oraya giden esnaf olmalı, çingene olmamalı. Burada satamadığı ıskartayı başkente götürmek ne demek! Siz Ankara’ya gidiyorsunuz, bürokrasi orada, devlet erkanı orada, hükümet orada, meclis orada, en eğitimli insanlar orada, zenginler orada. Fakat siz bir iki liralık ıskarta kayısıları götürüyorsunuz bu olur mu hiç? Bu neyimizi tanıtır? Neden yüz iki yüz liralık özel ambalajları, hediyelik paketleri millet görmesin? Neden en güzel kayısı ve ürünlerini gelenlere teşhir etmeyelim ve satmayalım? Sizin burada teşhir ettiğimizden daha iyisi zaten Ankara’da var. Biz onlara gerçek kayısıyı ve ürünlerini, ambalajlı halini, hediyelik kısmını, görmediklerini sunmadıkça, tanıtmadıkça yapılanın ne manası olur?
Yerin durumuna ve temizliğine gelince;
Yer felaket derecede düzensiz, kirli, küçük, verimsiz ve Ankara’ya yakışmayan bir biçimdeydi. Kayısı festivalimizde kullandığımız stantlar ve fuar alanımız buraya bin çeker. Keşke imkan olsaydı da Orduzu’daki fuar alanımızla birlikte Ankara’da olsaydık! Ama ne yapalım bu işin sorumlusu elbette ki bizim yetkililerimiz değildir. Fakat bu yerin bu kadar kötü ve kirli olduğunu Ankara’nın belediye yetkililerine iletmek bizim yetkililerimizin işidir. Yerin ve etrafın temizliği Afrika ülkeleri gibi. İçerde kendinizi Ortadoğu’nun en geri kalmış kentlerin birinde gibi hissediyorsunuz.
Ziyaretler;
Malatya Günlerini Türkiye’nin en önemli kişileri ziyaret etti. Meclis başkanından tutun bakanlara kadar, genel müdürlerden milletvekillerine, bürokrasiden sivil toplum örgütlerine kadar üst düzey ziyaretler ve katılımlar oldu. Şüphesiz bu Malatya için önemlidir. Ama daha da önemlisini söylemek gerekirse; bence artık Malatya Büyükşehir, küçük iller, dernekler ve sivil toplum örgütleri gibi bu tür tanıtım günlerini aşmamız gerekir. Ya dünyaya hitap edebileceğimiz önemli şeyleri burada paylaşalım, yada bu kadar düzensiz bir yerde Malatya’nın kimliğini ön plana çıkarmayacak, belki de zedeleyecek şekilde organizasyon yapmayalım artık!
Duygulandığım anlar;
Malatya Günlerinin ve benzeri projelerin mimarı, bu yerel seçimde bir çok projesi belediye başkan aday adaylarının proje kitapçıklarına giren, fahri Malatya’lı, eski valimiz Doç. Dr. Sayın Ulvi Saran’ı burada görmek beni duygulandırmıştır. Zekasına hayran kaldığım müsteşarımız beni yine şaşırtmıştır. Resim sergisini gezerken bilgiler alıyor ve serginin ortasında şu resmini daha önceki sergide gördüm deyince ressam, evet bu eski ve bu kısım da yeni eserlerimizdir sayın valim diyordu. Çünkü Ulvi Beyde bir Allah vergisidir hiçbir şeyi unutmaz. Makamına gidenler bilir, bir taraftan kayısı ceviz yerken seni dinler, aynı zamanda telefonla konuşur, yanınızdaki adam konuya müdahil olur. Kişi der ki bu nasıl adam sen konuşuyorsun o seni dinlemiyor! Ama o telefon konuşmasını bitirince senin konuşmana, yanındakinin söylediklerine tek tek döner sanki ayrı ayrı hepsini dinlemiş gibi sorar, çare arar. Beni duymamıştır dediğin her kelimeyi tekrar eder. Hayatımda başka bir insanda göremediğim bir özelliktir bu. Aynı zaman ve mekanda, aynı anda üç kişiyi dinleyebilen tek kişidir Ulvi Bey.
Üzüldüğüm anlar;
Belediye Başkanımız sayın Ahmet Çakır fuarın ilk gününde gezerken, etrafındaki birkaç kişi! Hatta fotoğraflar çekilirken kendisiyle aynı kareye girmemeye özen gösteren bazıları! Fakat Büyükşehir için yeniden aday olunca etrafındaki yüzler! Her bir yüzde yüzlerce yüzler! Sahtekarlar, yağcılar ve menfaatçılar! Umarım Sayın Çakır bütün bunları bir yere not etmiştir. Eğer yazmamışsa süreçten hiç ders alınmamıştır. Böyle gelmiş böyle gidecektir. Fakat böyle geldi ama böyle gitmeyecek demenin vakti gelmiştir!…
Malatya’nın güzide basını;
Her zaman ki gibi meslektaşlarımızın bir kısmı gezmeye gelmişlerdi. O kadar masrafa ve emeğe rağmen neden orada olduklarını bilmeyen, tek kelime yazmayanlar vardı. Altlarında valiliğin özel arabası, yemekleri ücretsiz, kaldıkları yer çok temiz daha ne olsun?!… Maalesef bazıları eleştirdiğimiz stant ve vitrinler gibiydiler.
Ama hakkını vermek gerekirse belediye ve yetkililer Vuslat TV’ye şükran borçlular. Genel müdürleri Birol Bey, kamera arkasındaki arkadaşlar ve ekranda gazetecilerin şahı Necdet Akboğa ile Malatya Günleri an be an herkesin evindeydi. Kendilerini kutluyorum.
Diğer yandan özel teşekkür edilecek biri varsa oda, Kültür A.Ş.’den Cahit kardeşimdir. Bir insan bu kadar mı sorumluluk duygusuyla hareket eder!?. Cahit Fuarcılığın yüz akıydı bence. Kültür A.Ş. müdürümüz sayın Murat Nalçacı’ya da sadece burada değil, her zaman teşekkür etmek gerekir. Çünkü o, çok bizden biri. O bir eğitimci ve Murat hoca.
Sürçü lisan değil, klavye hatası yaptıysak, uzun ve sıkıcı olmasın diye her kareyi yazmadıysak, yazmamız gerekeni yazamayıp, yazmamamız gerekeni de yazmışsak affola. Tekrar emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Zira insanlara teşekkür etmeyen Allah’a teşekkür etmez.
Fi Emanillah.
Ebuzer AYDIN
Toplam Okuma Sayısı : 456
Bu Gün Okuma Sayısı : 9